POLİTİKA TOPLUM 

ÇALMAYAN VAR MI?

Ne Refik Halit Karay’ın ‘Memleket Hikâyeleri’, ne Çetin Altan’ın ‘Viski’si, ne Aziz Nesin’in ‘Büyük Grev’i, ne Tarık Buğra’nın ‘Küçük Ağa’sı, ne Orhan Kemal’in ‘Murtaza’sı, ne Fakir Bayburt’un ‘Keklik’i, ne Sabahattin Ali’nin ‘Kağnı’sı, ne Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’i, ne Şevket Süreyya’nın ‘Suyu Arayan Adam’ı, ne Doğan Avcıoğlu’nun ve İsmail Cem’in tahlilleri… Hiçbiri bu ülkenin son 100 yılını özetleyemez, o pazarcının sözleri gibi. Şöyle diyordu pazarcı: “Çalmış, ne çalmış? Çalmayan mı var? Hepimiz çalıyoruz.” “Çalmayan mı var?” tespiti yeni değil, çok eskiden beri her kasabada, her vilayette söylenirdi de. Pazarcı, “Hepimiz çalıyoruz”…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

GELECEK KAYGISI

Cemil ile Cemile, aynı mahallede büyüdüler. 1980’lerin sonları. Apartmanlar şimdiki kadar yaygın değil, evler ekseriyet müstakil. Toplum kapalı. Öyle sevgili olmak, gezmek dolaşmak ne mümkün? Uzaktan uzağa sever birbirini o zamanın gençleri. Ve de baraj sorusu o zamanlar üniversite sınavları… * * * Sınava girecek misin? Girersen kazanabilecek misin? Kazanırsan gidebilecek misin? Gidebilirsen okulu tamamlayıp mezun olabilecek misin? Sınavı kazanırsa çünkü genç kıza “Evlen artık” baskısı dört sene daha ertelenecek. Genç erkeğe de “Askerliği aradan çıkar, bir an evvel hayata atıl” baskısı dört sene daha ertelenecek. İşte Cemil ile Cemile,…

Devamını Oku
YAŞAM 

KARANLIK SOKAKTA SİMİTÇİ

Gar binasının güneye bakan kapısından Mersin’e girenlerin gördüğü ilk bina halk kütüphanesinin taş binası olur. O eski binayı ilk kez görenler, dört başı mamur, gelenekselle yeninin iç içe geçtiği bir Akdeniz şehrinde gezeceklerini düşünürler. Mersin’e dair ilk yanılgı, ilk hayal kırıklığıdır bu. Kütüphane binasının yanındaki sokaktan güneye doğru yürürken terk edilmiş eski bir okul binası karşılar insanları. Akşam saatlerinde suskun ve karanlık… Biraz daha aşağıda Katolik Kilisesi’nin duvarı. Ketum ve karanlık… Sokağı bitirip Uray Caddesi’ne çıkıldığında sağa dönülünce, hemen birkaç adım ötede bir karaltı, bir boşluk çarpar göze. Önce çatısı,…

Devamını Oku
POLİTİKA 

ÇENE

Eski bir arkadaş, lafın çok uzadığı, lafın uzadıkça işin geciktiği zamanlarda, işin bir ucundan tutar, ağzının kenarıyla şöyle derdi: “Bir kelle aldım, sırf çene çıktı!” Anadolu’da, herhangi bir gereklilik olmadan, öyle laf olsun torba dolsun, vakit geçsin, dostlar alışverişte görsün kaygısıyla yapılan sohbete ne derler? Çene çalmak… Her mecliste, her ortamda çok konuşana ne derler? Çenesi düşük… Her mecliste, her ortamda çok konuşmakla beraber, kendini dinletmeyi bilene ne derler? Çenesi kuvvetli… Şu halde bizim eski arkadaşın, “Bir kelle aldım, sırf çene çıktı” demesi tevekkeli değil. Adam görmüş, anlamış, çözümlemiş, adını…

Devamını Oku
POLİTİKA 

İŞÇİSİN SEN İŞÇİ KAL!

Steinbeck şöyle demiş: “Sosyalizm köklerini Amerika’da bulamaz. Çünkü fakirler kendilerini sömürülen bir sınıf olarak değil, geçici olarak sıkıntı yaşayan milyonerler olarak görmektedir.” Kitabın ortasından konuşmamış mı? Bizde de öyledir. Gez Anadolu’yu baştanbaşa… Dolaş bucağı yurdu… “Ben işçiyim işçi kalacağım” diyen kimseyi bulamazsın. Herkes geçici süreliğine işçidir. Hele biraz çalışsın… Üç beş sermaye yapsın… Köydeki tarlayı da satsın… Sen o zaman gör bizim İşçi Mamo’yu. Olmaz tabii. * * * 100 İşçi Mamo iş hayatına başlar. Bunlardan 5’i, şansı dönerse, uyarına gelirse, işini bilirse, adamını bulursa, gözünü karartırsa patron olur. 95…

Devamını Oku
POLİTİKA 

“TURPUNAN ŞALGAMINAN!”

Hani bazen sohbet ederken laf dilinizin ucuna gelir de bir türlü söyleyemezsiniz ya. “Neydi o, neydi, neydi ya?” deyip durursunuz da laf bir türlü aklınıza gelmez. Hani bazen biri konuşurken laf tam boğazınıza gelir, kendinizi tutarsınız. Hani bazen içinizde laf birikir, birikir, birikir de o an söylemezsiniz, muhatabınız gittikten sonra iki kelime edersiniz de rahatlarsınız ya… İşte öyle bir şeydi Yozgatlı çiftçinin söyledikleri. “Turpunan şalgamınan devlet idare edilmez” dedi. Bitti. Nokta. * * * Yılladır hepimizin söylemek isteyip de söyleyemediği bu değil miydi? Hepimizin sustuğu… Kimimizin korkundan… Kimimizin “Aman bana…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KAYYUMDAN SATILIK!

Caminin imamı vaaz veriyormuş. Diyormuş ki… “Kadınların, özellikle genç kızların kot pantolon giyinmesi haramdır. Şort giyinmesi haramdır. Saçını açması haramdır…” Arka saflarda mahzun duran biri dayanamamış, bağırmış: “Hocam, senin kız da öyle giyiniyor!” Hoca gülümsemiş: “Ama benim kıza çok yakışıyor yahu…” * * * Öyledir. Başkasına haram olan, bize helaldir. Başkasında eğreti duran, bize tam oturur. Başkasına lüks olan, bize haktır. Başkasına suç, kabahat olan, bize meziyettir. Değişmez, dünyanın kanunu böyle… * Mersin’de Akdeniz Belediyesi’ni 3 yıl kayyum yönetti… 5 yıl da AKP’li devrik başkan Mustafa Gültak yönetti… Etti mi…

Devamını Oku
POLİTİKA 

BOYKOTÇU

Bu yazıyı tam 5 sene evvel yazmışım. Bakalım, o günden bugüne ne demişim? * * * “Fransız mallarını boykot edelim” deyince Reis, bir boykot çağrısıdır, bir boykot heyecanıdır başladı sosyal medyada. Evvela listeler yayınlandı. Otomobilde şu marka… Benzinde bu firma… Kozmetik ve güzellik ürünlerinde şu marka… Deri çantada şu marka… Elbisede şu marka… Süt ve yoğurtta şu marka… Tavada şu, tencerede bu marka… Spor giyimde şu, sigortada bu marka… Listeyi inceledim. Araba alacak durumum yok, bir çizgi çektim ona. Araba olmadığına göre benzin almaya da gerek yok, bir çizgi de…

Devamını Oku
YAŞAM 

ANLAT BİRAZ

Kimse hikâye okumuyor artık. Ama herkes herkese hikâye anlatıyor. Cahit Külebi, ‘Hikâye’ şiirinde ne diyordu? “Sen de anlat doğduğun yerleri/ anlat biraz.” Ne anlatayım? Ne vakit bana, “Biraz kendinden söz et” deseler susarım. Sözcükler biter. Cümleler kırılır. Hikâyeme nereden başlasam; serimi nasıl yapsam, düğümü nasıl atsam, çözümü nasıl yapsam, bilemem. Susar kalırım. Yüzüme bakarlar. “Anlatsana” derler. Susarım. Ne anlatayım? * * * O anlarda Atıf Yılmaz’ın yönettiği, Sadri Alışık ve Ayla Algan’ın oynadığı, bir film gelir aklıma: ‘Ah Güzel İstanbul’ Sadri Alışık, güngörmüş, batmış çıkmış, yine batmış, dibe vurmuş bir…

Devamını Oku
POLİTİKA 

BİLİRKİŞİ

Anadolu türküleri bazen, muhatabına gizli mesajlar verir. Örneğin, “Bastım da kırıldı iğdenin dalı/ kötüye düşenin nic’olur hali…” Burada muhtemelen yasak aşk yaşayan bir çiftin birbirine nağme göndermesi söz konusu… Peki, neden iğde dalı? Neden kiraz dalı, erik dalı, elma dalı değil de iğde dalı? Sonuçta hangi meyvenin ismini oraya yazarsanız yazın hece ve redif tutacak. Öyleyse niye iğde? * * * İğde ağacı, türkümüzün geçtiği İç Anadolu’da sıkça görülen bir ağaç. Yemiş de verir. Fakat çok boylu bir ağaç değildir. Yani meyvesini toplamak için gövdesine çıkmanız gerekmez. Şu halde türkümüzü…

Devamını Oku