DOSYA MODERN TÜRK EDEBİYATINDA ERKEKLİK ALGISI 

ERİL TAHAKKÜM VE ERİL SÖYLEM ÜZERİNDEN LEYLÂ ERBİL’İN ‘TUHAF BİR KADIN’ VE ‘TUHAF BİR ERKEK’İ


Leylâ Erbil, 20’nci yüzyıl Türk edebiyatında patriyarkal dilin sınırlarını zorlayan, kadın deneyimini politik bir mesele olarak gören bir yazardır. Onun eserlerinde toplumsal cinsiyet ilişkileri yalnızca kadın-erkek karşıtlığı üzerinden değil, aynı zamanda dil, iktidar ve benlik üzerinden ele alınır. Erbil’in ‘Tuhaf Bir Kadın’ (1971) romanı ve ‘Tuhaf Bir Erkek’ (2013) anlatısı, Türk edebiyatının farklı dönemlerinde aynı yazar tarafından kaleme alınmış erkeklik krizi, kadın bilincinin uyanışı ve dilin ideolojik işlevleri gibi meseleleri işlemesi açısından önemli örneklerdir. Bu çalışma, söz konusu iki eseri “eril tahakküm” ve “eril söylem” bağlamında inceleyerek Erbil’in hem feminist hem de eleştirel erkeklik teorileriyle kesişen özgün bir estetik geliştirdiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır.

ERİL TAHAKKÜM, ERİL SÖYLEM VE ERKEKLİK ÇALIŞMALARI ÜZERİNE

Eleştirel erkeklik çalışmaları erkekliğin sabit değil, tarihsel, kültürel ve ideolojik bir inşa olduğunu; hegemonik erkekliğin sürekli yeniden üretildiğini vurgular. 1970-1980’li yıllardan sonra ortaya çıkan erkeklik çalışmalarının temel amacı “erkekliğin sanki bir meta gibi sahip olunan ya da yitirilen bir özellik olarak sorgulama” olmuştur. (Sancar, 2011:26)

Serpil Sancar’ın belirttiği gibi, erkeklik “imkânsız bir iktidar”dır; güç, kontrol ve tahakküm üzerinden tanımlanırken aynı zamanda kırılganlık ve kriz taşır. Bu kırılganlık, baba-oğul ilişkisinde, erkekliğin bir “eğitim programı” olarak aktarılmasında görünür. Sancar, erkeklik tarzlarını anlamak için hem eril tahakkümün üreticisi “ataerkil” kurumların yapısına hem de kültürel pratiklerle üretilen “eril tahakküm” stratejilerine işaret eder. (Sancar, 2011:301)

Bu kültürel inşanın felsefi temellerine bakıldığında Genevieve Lloyd’un “erkek akıl” kavramı dikkat çeker. Lloyd, aklın cinsiyet boyutunu felsefi altyapıda incelediği eserinde, erkekliği bir metafor olarak görür ve erkeklik metaforunu “düşüncelerin felsefi olarak dile getirilişlerinde ve akıl ideallerinin derinliklerinde gömülü olan bir metafor” olarak tanımlar. (Lloyd, 2015:10) Lloyd’un “erkek akıl” kavramı Batı düşüncesinde aklın ve rasyonalitenin erkeklikle özdeşleştiğini, kadınlığın ise duygusallık ve doğallıkla ilişkilendirildiğini vurgular. (Lloyd, 2015:67) Bu ikili yapı, modern kültürün temel düşünce biçimini belirler.

Pierre Bourdieu’nün tanımladığı şekliyle “eril tahakküm”, toplumsal alanların tamamına sızmış olan ve çoğu zaman fark edilmeden yeniden üretilen bir iktidar biçimidir. Bourdieu, bu tahakkümün sembolik bir düzen olduğunu, kadınların yalnızca ekonomik değil kültürel olarak da ikincilleştirildiğini belirtir.

Erkeklik, yalnızca biyolojik bir durum değil, toplumsal olarak inşa edilmiş bir ayrıcalıktır. R.W. Connell (1995) bu durumu “hegemonik erkeklik” kavramıyla açıklayarak, erkekliğin hem diğer erkeklik biçimleri hem de kadınlık üzerinde kurduğu hiyerarşik düzeni analiz eder.

– Leylâ Erbil –

ERİL SÖYLEM VE LEYLÂ ERBİL’İN DİLİ

Eril söylem, yalnızca erkek karakterlerin değil, dilin ve düşüncenin kurgusunda da işler. Maurice Daumas’ın belirttiği üzere “eril tahakküm ne duyu ne duygu ne de kanılarla ilgili bir meseledir. Temsillere indirgenemeyecek bir gerçektir”. (Daumas, 2020:223)

Leylâ Erbil’in dil anlayışı, erkek egemen yazı geleneğine karşı bilinçli bir başkaldırıdır. Yazarın noktalamasız, kesintili ve çoğul anlatımı, patriyarkal dil düzenine karşı bir dilsel devrimdir. Erbil, aklın eril temsilini bozarak sezgisel, bedensel ve parçalı bir kadın dili kurar. Böylece “kadın yazısı” (écriture féminine) Türk edebiyatında özgün bir biçimde somutlaşır. Yazarın kendi ifadesiyle, “erkek egemen dilin içinden sıyrılıp özgür bir dil kurmak” onun edebiyatının temel meselesidir:

Ben buradan bu inanç toplumunun; dünyanın en despot, en buyurgan, erkek egemen toplumunun bağrından çıkıp o yeni sorumluluklarla öylece yola düştüm. Hem dedelerimizle hem Batı’yla sorunlu olarak… (…) Türkçe yazınsal örnek miras kısıtlıydı; erkek egemen dilin içinden sıyrılıp o özgür yeni dili kurmak!” (1)

Erbil, eserlerinde noktalamasız yazı, kesintili anlatı, adlandırma oyunları “hurşit, hurşit-i mümin, kurşit, karun, bünyamin hurşit, hurtiş, harun, hurşit-i bümin, harun reşit, zurşit, bümyamin harun, bünyamin, kürşit, bümin-i mümin, bumin-i bünyamin, zürşit” (Tuhaf Bir Erkek) ile erkekliğin dilsel tahakkümünü parçalar. Bu “adlandırma sorunu” erkeğin sabit bir kimlik kuramamasını, erkekliğin de tıpkı kadınlık gibi inşa edilmiş bir kategori olduğunu gösterir.

TUHAF BİR KADIN

Tuhaf Bir Kadın’, dört bölümlük yapısıyla kadının toplumsal ve ruhsal evrimine tanıklık eder. “Kız”, “Baba”, “Ana” ve “Kadın” başlıkları, hem patriyarkal zincirin halkalarını hem de bu zincirin kırılma aşamalarını temsil eder. Nermin’in gençlik döneminde erkek figürleri kadın bedenini denetleyen, ahlakı ve cinselliği tanımlayan otoriteler olarak belirir.

Leylâ Erbil’e göre “ataerkil dünyanın kadına biçtiği rol bilinçdışı belki ana rahminden başlayarak algılanıyor. Cinsiyet ayrımını ilkin bilinçsiz de olsa yaşıyorsunuz. Çok yakıcı bir şey, aşağılanma! Bu durumun dışına çıkma, özgürleşme, birey olma, ‘kendi için varlık’ olma şansı, çok sayıda eril kategorileri aşmaktan geçiyor”. (2)

Romanın başındaki “Ellerine sağlık, pek güzel yazmışsın ama şaire olabilmek için daha çok küçüksün” (Erbil, 2018b:15) ifadesi, kadının yaratıcı alandaki ilk engellenme deneyimidir. Bu sahne, erkek egemen edebiyat dünyasının mikro iktidar alanını görünür kılar.

Nermin’in Lambo’da yaşadığı deneyimler, kadının kamusal alanda dahi eril bakışın nesnesi olduğunu gösterir. Bedri, Haydar, Haluk gibi erkekler “özgürlükçü” kimlikleriyle bile kadının özneliğini bastırır. “Onlar, biz kabul etmek istemiyor. Onlar, aralarında görmek istemiyorlar Türk kadınını, bakma öyle her birinin Atatürk devrimcisiyim diye aslan kesildiğine, kendileriyle eşit olmamızı, bizim de salt sanat konuşmak için, sanatçı dostlar edinmek için oralara girip çıkmamızı yediremiyorlar erkekliklerine. (…)” (Erbil, 2018b:63)

Romanın ikinci bölümü “Baba”da anlatıcı sesin erkek olması, eril dilin kendi iç çelişkilerini sergiler. Hasan karakteri, baba otoritesini tanrısal bir güç gibi kurar; karısı ve kızına yönelik şiddet, onun erkekliğini “doğal otorite” olarak kanıtlama aracıdır. Bu bağlamda Erbil, erkekliğin “kriz” halini Nermin’in özneleşme süreciyle paralel kurgular.

Romanın üçüncü bölümü “Ana”da anlatıcı Nermin’dir. Bu bölüm babasının cenazesi sonrası başlar. Bu bölümde akraba diyalogları ve kayınvalide Nuriye’nin damadı Bedri’ye bakış açısını dile getirmesiyle önemlidir.

Romanın “Kadın” başlığını taşıyan dördüncü bölümü Nermin’in Bedri ile tartışmaları, bir kadın olarak Nermin’in beklentileri ve Nermin’in kendi ile olan hesaplaşması üzerine kuruludur.

Tuhaf Bir Kadın’, Berna Moran’ın belirttiği gibi “phallocentric ideolojinin” edebî düzlemde yeniden üretimidir. “Şurası açık ki erkek-kadın karşıtlığı hep erkeğin üstünlüğünü belirten bir değer hiyerarşisini yansıttığı için phallocentric bir ideolojinin göstergesidir.” (Moran, 2013:261)

Ancak Erbil bu ideolojiyi tersine çevirir: Nermin, kendi “ben”ini erkek dilinin dışına çıkararak kurmaya çalışır. Bir kadın olarak Nermin, erkek egemen dünyada kendi varlığını gösterme mücadelesi verir. Kadının özne olma çabası, erkeklik krizinin de görünür hale geldiği yerdir.

Kadın ve erkek toplumsal alanda farklı rollerde karşımıza çıkar. Her iki cinsin oluşumu ve toplumda görünümünde toplumsal cinsiyet(çilik) etkili olmuştur. Kadın pasif görevler, ev işleri, annelik, doğurganlık çocuk bakıcılığı gibi roller üzerinden; erkek ise hayatın içerisinde daha aktif, para kazanma, evi geçindirme gibi rollerle tanımlanmıştır. Leylâ Erbil, 1970’lerden itibaren başkaldırı diliyle, toplumsal cinsiyet farkının ve ataerkil sistemin değer yargıları karşısında durmuştur.

TUHAF BİR ERKEK

Tuhaf Bir Erkek’, erkeklik inşasının iç çöküşünü anlatan bir metindir. Anlatı içerisinde “tuhaf bir erkek sorgulaması” hâkimdir: “tuhaf bir erkek nedir / tuhaf bir erkeğe rastlamış değildim / tuhaf bir erkek nasıldır bilemezdim / tuhaf bir erkek nasıl olur bilmiyordum…

Sevda, eşinden ilgi görmeyen, kısıtlı ve özgür olmayan bir kadındır: “tuhaf bir adam / evlendim evleneli / ne bir arkadaşıyla tanışmıştım / ne bir hısmıyla bu bünyamin’in / yalnızlıktan ve ilgisizlikten / bitap / yoksun bir genç kadın” (Erbil, 2018a:45) Sevda, eşi Bünyamin’i “tuhaf erkek” olarak anlatır: “tuhaf bir erkek eşimdi”. (Erbil, 2018a:68) Anlatı boyunca eril kimliğin dağılma sürecine tanık oluruz. Bünyamin, Sevda üzerinde ahlaki ve duygusal bir denetim kurmaya çalışırken kendi kimliğini kaybeder. Leylâ Erbil burada erkekliğin “özgüvenli egemen” halini değil, korku, yetersizlik ve güçsüzlükle tanımlı bir halini gösterir.

Anlatı boyunca Gorgo figürü, mitolojik kökenleriyle eril şiddetin simgesine dönüşür. Gorgo, patriyarkanın hem dışsal hem içsel yüzüdür; korku, bastırma ve yok etme arzusuyla hareket eder. Sevda’nın zihninde Gorgo ile Bünyamin’in birleşmesi, eril tahakkümün bireysel ve toplumsal düzeyde bütünleştiğini gösterir.

Anlatının sonunda Sevda’nın kendi benliğini yeniden kurması, Bünyamin’in tahakkümünden kurtulmanın ötesinde, erkeğin de kendi iktidar yanılsamasıyla yüzleşmesini temsil eder. Sevda, Gorgo’nun ve Bünyamin’in etkisinden sıyrılarak “kendi benliğine” ulaşır bu, kadının özneleşmesinin yanı sıra erkeğin tahakkümünün de çözülüşüdür: “yeterim kendime kendim / ve ezberimdedir yaşam”. (Erbil, 2018a:63)

Ayşe Saraçgil eril tahakkümün kökeninde yer alan “korku” unsurunu “Erkeklik, her şeyden önce, hemcinslerin önünde ve onlar için oluşturulmuş ilişkisel bir kavramdır ve kadınlığa karşı hatta bir çeşit kadınlık korkusuyla, özellikle de erkeğin kendi psikolojisi içerisindeki kadından duyduğu korku üzerine inşa edilir” şeklinde değerlendirir. (Saraçgil, 2005:52-53) Saraçgil’in vurguladığı gibi, erkeklik “kadından duyulan korku” üzerine inşa edilmiştir; ‘Tuhaf Bir Erkek’ tam da bu korkunun anlatısıdır.

SONUÇ

Leylâ Erbil, toplumda egemen olan “eril düşünce” yapısını kadın-erkek ilişkisi bağlamında ele alır. Ömer Türkeş, Leylâ Erbil edebiyatı üzerine yaptığı bir değerlendirmede şu ifadeleri kullanır: “Tıpkı romanına verdiği isim gibi ‘tuhaf bir kadın’dı Leylâ Erbil. Dünyanın boğuntusunu iliğine, kemiğine kadar hissetmiş, bu boğuntuyu teşhir etmek, teşhir ederek aşmak için mücadele etmişti. Erkeklerin ve egemenlerin dünyasıyla kavgası, kavgasını son nefesine kadar taşıyacak coşkusu ve inadı, elinde keskin bir kalemi vardı.” (3)

Erbil’in ‘Tuhaf Bir Kadın’ romanı ve ‘Tuhaf Bir Erkek’ anlatısı kırk iki yıl arayla oluşturulmuş metinlerdir. Bu metinler Türk edebiyatında erkekliğin eleştirisini en erken ve en radikal biçimde dile getirir. Erbil, hem toplumsal hem dilsel düzeyde eril tahakkümü teşhir eder; erkekliğin imkânsız iktidarını ifşa ederken kadının özneleşme sürecini de politik bir eyleme dönüştürür.

Tuhaf Bir Kadın’ ve ‘Tuhaf Bir Erkek’, eleştirel erkeklik çalışmalarıyla kesiştiği noktada şunu kanıtlar: Erbil’in metinleri, eril söylemin kırılmasının hem kadın hem erkek kimliğinin özgürleşmesiyle mümkün olabileceğini göstererek Türk edebiyatında cinsiyet eleştirisinin öncül örneklerini oluşturur.

– Leylâ Erbil –

KAYNAKÇA:

– Bourdieu, P. (2015). ‘Eril Tahakküm’ (B. Yılmaz, Çev.). İstanbul: Bağlam Yayıncılık.

– Connell, R.W. (2019). ‘Erkeklikler’ (N. Konukcu, Çev.). Ankara: Phoenix Yayınevi.

– Daumas, M. (2020). ‘Kadın Düşmanlığı’ (B. Behramoğlu, Çev.). İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınları.

– Erbil, L. (2018)a. ‘Tuhaf Bir Erkek’. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

– Erbil, L. (2018)b. ‘Tuhaf Bir Kadın’. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

– Lloyd, G. (2015). ‘Erkek Akıl – Batı Felsefesinde Erkek ve Kadın’ (M. Özcan, Çev.). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

– Moran, B. (2013). ‘Edebiyat Kuramları ve Eleştiri’. İstanbul: İletişim Yayınları.

– Sancar, S. (2011). ‘Erkeklik: İmkânsız İktidar – Ailede, Piyasada ve Sokakta Erkekler’. İstanbul: Metis Yayınları.

– Saraçgil, A. (2005). ‘Bukalemun Erkek’ (S. Aktaş, Çev.). İstanbul: İletişim Yayınları.

(1) https://www.edebiyathaber.net/ben-delilige-duskun-bir-yazarim/

(2) https://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/dunya-oyku-gunu-bildirisi-i-362

(3) https://www.birgun.net/haber/tuhaf-bir-kusak-tuhaf-bir-kadin-274795

Not: Bu yazı, tamamlanma aşamasında vefat haberini aldığım, eksildiğim, dağıldığım, arkadaşım M.’nin hatırasına sevgiyle ithaf olsun.

Paylaş:

Benzer yazılar

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x