BENİ EN ÇOK SUSTUKLARINIZ YARALADI

-İSTANBUL-
Bazı şeyler yaşandığı anda değil, içimize sindiğini de acıtır. Ve bazen en derin acılar, hiç anlatamadıklarımızda birikir.
Bu yazı bir kişinin değil, pek çok kişinin ortak duygusudur.
Bir odada, bir evde, bir masada… İstemediği bir temasa uğradığında donup kalan; sonra kendini suçlayan, utanan, sessizliğine yabancılaşan nice insanın sesi var burada.
İstismar yalnızca bir bedene değil, o bedeni saran ilişkilere de temas eder.
Asıl yara çoğu zaman yaşanan olayda değil, sonrasında gelen yalnızlaştırmadadır.
Oğuz Bolat’ın da dediği gibi; “ihmal edilen, susturulan, yalnız bırakılan çocuk aslında ikinci kez istismar edilir”.
Ve bu, sadece çocuklukla sınırlı bir deneyim değildir. Yetişkinlikte de, bir istismarın ardından sessizlikle baş başa kalan her birey, benzer bir yalnızlıkla sınanır.
O an hiçbir şey diyememek bir eksiklik değildir.
Bazen beden, bizi korumak için susar.
Şaşkınlık, korku ve belirsizlik iç içe geçtiğinde insanın sesi önce içine kaçar.
Hele ki temas, dost bildiğin bir evde, güç dengesinin bozuk olduğu bir ilişkide, hayatın zaten kırılgan bir yerindeyken yaşanmışsa…
“Belki yanlış anladım…”
“Şimdi söylersem ne olur?”
“Zaten kimse inanır mı?”
Bütün bu sorularla geçen zaman, insanı kendi sesinden uzaklaştırır. Ve bazen, en çok da yakın bildiklerimizin sessizliği acıtır.
Korumalarını beklediğimiz insanların geri çekilmesi…
Yaşananı küçümsemeleri ya da yok saymaları…
İstismarın kendisi kadar, çevresel tepkilerin yokluğu da kişiyi yaralayabilir.
Oğuz Bolat bu durumu şöyle tarif eder:
“Travmanın ağırlığı kadar, bireyin bu travma karşısında nasıl bir sosyal karşılık gördüğü de belirleyicidir.”
Bu yazı; söyleyemeyenlere, söylediği halde yalnız kalanlara ve hâlâ içinde bir ses taşıyıp onu bastırmaya çalışanlara bir not olsun.
Hayır, geç kalmadınız.
Hayır, sessizliğiniz bir zayıflık değildi.
Ve evet, şimdi konuşma hakkınız var.
Çünkü yaşananın yükünü tek başına taşımak zorunda değilsiniz.
Çünkü artık susmak zorunda değilsiniz.
Dipnot: Bir istismara sessiz kalmak da, çıkarları uğruna susmak da bir iştiraktir. Ve sessizlik, çoğu zaman en görünmez suç ortaklığıdır.

