EDEBİYAT HABER 

İNCİRLİK’İN GÖLGESİNDE BİR YAZ: TAÇLI YAZICIOĞLU’NUN BELLEKTE YANKILANAN ROMANI


Yazmak bazen bir anın içinden doğar. Adanalı yazar Taçlı Yazıcıoğlu’nun ifadeleriyle ‘İncirlik Yazı’, tam da böyle bir mevsimde, bir ayın, bir günün ve bir saatin içinde başladı. Zihninde beliriveren karakterler, kokular, sokaklar ve suskunluklar… Her biri bir yaz gecesi yazarın belleğine yerleşti ve oradan romana dönüştü. Taçlı Yazıcıoğlu, bu süreci sabah saatlerinde yazıya dökerek 1983 yazını gün gün, an an yaşadığını söylüyor. Roman, yalnızca bir hikâye değil; hatırlamanın ta kendisi…

BİR OCAK BULUŞMASI: ÇUKUROVA’DA YÜZ YÜZE SÖYLEŞİ

Taçlı Yazıcıoğlu ile yazarımız Neşe Apaydın’ın yolları yalnızca yazıda kesişmedi. 2025’in Ocak ayında, Adana’da düzenlenen Çukurova Kitap Fuarı’nda bir araya geldiler. Aynı coğrafyada soluklanan iki edebiyat sesi, okurların önünde buluşarak ‘İncirlik Yazı’ üzerine söyleştiler. Bu buluşma, metinler arası değil, kalpler arası bir temasın da işaret fişeği oldu. Neşe Apaydın, romanı yazanın sesinden değil, gözünden de dinleme fırsatını yakaladı. Röportaj bu yüz yüze tanıklığın ardından daha da derinleşti.

ADANA SADECE BİR MEKÂN DEĞİL: BİR KARAKTER OLARAK ŞEHİR

İncirlik Yazı’nda ADANA, sadece bir arka plan değil. O, yaşayan, soluyan, terleyen bir karakter gibi. Sıcağın erittiği asfaltlar, Amerikan üssünün gölgesinde büyüyen çocukluklar, karpuz kabuklarının süzüldüğü sokaklar, okaliptüsler, belleğin derinliklerinden gelen kadın sesleri… Taçlı Yazıcıoğlu, Adana’yı romanın iç dinamiklerinden biri olarak kuruyor. Ona göre bu hikâye başka şehirde geçse de, Adana’nın sesini ve dokusunu başka hiçbir yer veremezdi.

KADINLARIN GÖLGESİNDE, KADINLARIN SÖZLERİYLE

Romanın merkezinde kadınlar var. Her biri kendi sesiyle konuşuyor; ama aynı zamanda birbirlerinin yankısı oluyor. Tunç’un annesi, Belgi’nin büyümesi, Alin’in kırgınlıkları… Bu karakterler, bir kuşağın kadınlık hallerine, aile içi sessizliklere, bastırılmış duygulara dair çok şey söylüyor. Taçlı Yazıcıoğlu, bu kadınları tanıdık kılarken aynı zamanda onların suskunluklarını görünür kılıyor. Romanın iç sesi, bu kadınların bakışıyla yön buluyor.

SİYASETİN SUSTUĞU YERDE HİKÂYE KONUŞUR

1983, Türkiye’nin askeri darbe sonrası en kesif yıllarından biri. Taçlı Yazıcıoğlu, o yılları çocukluk gözünden hatırlasa da, romanında büyüklerin susuşları, gizli gazeteler, düşük sesle konuşulan politik tartışmalar üzerinden aktararak dönemin ruhunu hissettiriyor. Yazarın ailesinin hukukçu geçmişi, bir çocuğun gözünden adaletin, baskının ve özgürlüğün nasıl algılandığını da romanın alt katmanlarına taşıyor. Bu siyasal atmosfer, hikâyeye içkin ama asla didaktik değil.

KURGUNUN KENDİ ROTASI: YAZAR DA ŞAŞIRIYOR

Taçlı Yazıcıoğlu, romanın yazımı sırasında karakterlerin gelişimine kendisinin de şaşırdığını anlatıyor. Özellikle bazı olayların, kendi elinden çıkmasına rağmen nasıl bir “sürpriz”e dönüştüğünü aktarıyor. Tüm bunlar, romanın kurgusunun yazarın zihninde değil, yazının akışında oluştuğunu gösteriyor. Bu anlamda ‘İncirlik Yazı’, hem yazarı hem de okuru içine çeken bir hafıza labirenti.

BİR ÇAĞIN HAFIZASI: POPÜLER KÜLTÜR, ANILAR, KOKULAR

Romanda geçen ayrıntılar yalnızca kurgu değil; bir kuşağın ortak hafızasına seslenen dokunuşlar. Televizyon programları, meşrubat kapakları, duvara asılan ajandalar, dolmuşta çalan bir şarkı… Taçlı Yazıcıoğlu, dönem ayrıntılarını metne sadece bilgi olsun diye değil, duyguyu kurmak için yerleştiriyor. Bu nedenle romanı okurken kendi çocukluğunun gölgelerine rastlamak da mümkün…

YAZMAK BİR HATIRLAMA BİÇİMİ

Taçlı Yazıcıoğlu için yazmak, bir tür hatırlama biçimi. Neşe Apaydın’a anlattığına göre sabahın ilk saatlerinde, gün doğmadan yazdığı sayfalarla bir nevi iç hesaplaşma da yaşamış. Geçmişin puslu aynasında sadece başkalarını değil, kendini de yeniden gören bir yazarın izini sürüyoruz bu romanda.

SON SÖZ: HERKESİN İÇİNDE BİR ‘İNCİRLİK’ VARDIR

Taçlı Yazıcıoğlu’nun ‘İncirlik Yazı’sı, bir kentin, bir dönemin ve bir çocuğun büyüme hikâyesi kadar, okurun kendi belleğine açılan bir yol da sunuyor. Yazarımız Neşe Apaydın’ın zarif ve sezgili sorularıyla derinleşen bu söyleşi, edebiyatın şehri nasıl dönüştürdüğünü, geçmişle kurulan bağların nasıl yazıya dönüştüğünü incelikle gösteriyor.

Yazarımız Neşe Apaydın’ın Taçlı Yazıcıoğlu ile gerçekleştirdiği röportajı okumak için tıklayınız.

Paylaş:

Benzer yazılar

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x