‘KARAMAZOV KARDEŞLER’ ÜZERİNE NOTLAR

-ADANA-
Son Baskı Kitap Kulübü’nün önerdiği Fyodor Dostoyevski’nin ‘Karamazov Kardeşler’ kitabını bu yaz süresince okudum. Kitap iki cilttir. Birinci cilt 606, ikinci cilt 624 sayfadır. Kitap, Rusçadan Türkçeye Leyla Soykut tarafından çevrilmiştir. Yordam Kitap Basın ve Yayın tarafından birinci basım 2017, ikinci basım 2019, üçüncü basım 2020, dördüncü basım ise 2023 yılında yapılmıştır.
Leyla Soykut’un ‘Karamazov Kardeşler’ çevirisi ilk kez Cem Yayınevi tarafından 1968-1969 yıllarında dört cilt olarak basılmıştır.
Yordam Edebiyat’ın dördüncü basımından ‘Karamazov Kardeşler’ kitabını okudum. Kitap kapağı üzerinde elli altı adet buğday başağı motifi içinde Themis heykeli bulunmaktadır.
Adalet ve düzeni temsil eden Themis heykelinin bir elinde adalet terazisi, diğer elinde kılıç vardır; gözleri bağlıdır. Terazi adaletin dengeli dağıtılmasını, kılıç adaletin keskinliğini, kadın ve bakire oluşu bağımsızlığını, gözlerinin bağlı olması ise tarafsızlığını simgeler. Bu heykel buğday başağı motifinin tam ortasındadır.
Buğday başağı, insanlık tarihinin derin anlamlar taşıyan sembollerindendir. Bereketin, bolluğun ve üretkenliğin simgesi olarak bilinir. Aynı zamanda dayanıklılığı ve zorluklara karşı gösterdiği uyum ile de dikkat çeker.
Kapak resimlerinin büyük etkisiyle, tam da yaşadığım dönemin kargaşası içinde aradığımız kavramlarla dolu bu kitap kapağından sonra sayfalarını okumaya başlıyorum.
‘Karamazov Kardeşler’, Rus yazar Fyodor Dostoyevski tarafından yazılmıştır. Kitabın içeriğine girmeden önce biraz yazarımızı tanıtmak istiyorum. Biliyorum, hepimizin tanıdığı bir yazar. Gerek Rus gerekse dünya edebiyatının en iyi romancılarından biri olarak kabul edilen Dostoyevski, 11 Kasım 1821’de Rusya’nın başkenti Moskova’da doğmuştur.
Eserlerinde sıklıkla toplumsal sorunlara, sınıf mücadelesine, ahlaki ve siyasi konulara yer verir. Dostoyevski, oldukça ağır bir dil kullanmayı tercih eder; bazen sade anlatımları da vardır.
Yazarın en ünlü eserleri arasında ‘Karamazov Kardeşler’, ‘Suç ve Ceza’, ‘Yeraltından Notlar’, ‘Budala’ gibi eserleri sayabilirim.
Dostoyevski, eserlerinde psikoloji, ahlak, toplumun sorunları ve insanın doğası gibi konuları işler. Realizm akımının etkisinde eserler vermiştir. Gerçekçilik olarak Türkçeye çevrilen realizm, genel anlamıyla zihinde var olanların dışında, zihinden ve zihindekilerdeki idelerden bağımsız olarak dış dünyada kendi başına var olan bir mevcudiyetin kabul edilmesidir. Felsefede yaygın biçimde kullanılan bir kavramdır.
Dostoyevski’nin edebi kişiliği, eserlerindeki derin insanlık ve psikolojik karmaşıklığı yansıtır. Ahlaksal, dinsel, insani ve toplumsal düşünce motiflerini bazen çok yumuşak felsefi girişleriyle birleştirir. Edebi kişiliğinin ikinci yarısından sonra ürettiği öykü ve romanlar, varoluşçuluğun temel kaynaklarından biri olmuştur. Varoluşçuluk, insan varlığının hallerini, tarzlarını ve süreçlerini anlamaya çalışan felsefi bir düşünce akımıdır. 20’nci yüzyılın ilk yarısında henüz popülerliğini yitirmemiş olan varoluşçuluk, kendine temel konu olarak insan varlığını seçer.
Dostoyevski’nin eserleri, karakterlerinin karmaşıklığı ve derinlikli tasvirleriyle ünlüdür. Yazar, trajik kahramanların yaşadığı dünyayı anlatırken insan doğasının karanlık ve tüyler ürpertici yanlarına da vurgu yapar.
Dostoyevski, zor şartlarda sürdürmeye çalıştığı eğitimine St. Petersburg Askeri Mühendislik Okulu’nda devam eder. İşte bu dönemde kitaplarla tanışır. Ağır ders ve talimlerden fırsat bulduğu zamanlarda, özellikle şiddet ve cinayet konularını işleyen kitaplar okur.
1846’da yazdığı ilk romanı ‘İnsancıklar’ı bir arkadaşı aracılığıyla edebiyat eleştirmeni Vissarion Grigoryeviç Belinski’ye gönderir. Belinski, roman kahramanının gizli dünyasını yansıtmadaki sanatsal becerisini çok beğenir. ‘İnsancıklar’ kitabı, ilk Rus toplumsal romanı sayılan bir yapıt olarak yerini alır.
‘Karamazov Kardeşler’ romanının büyük bir bölümü Polist Nehri kıyısında yer alan, 18,5 kilometrekare büyüklüğünde küçük bir şehir olan Staraya Russa’da yazılmıştır. Dostoyevski, oldukça ağır bir dili olan bu roman için iki yıla yakın zaman harcamış ve 1880 yılının Kasım ayında bitirmiştir.
Çar I. Nikolay’ın baskıcı yönetimi altında siyasal ve toplumsal reform hareketinin etkisine giren Dostoyevski, bu dönemde ölüm cezasına çarptırılır. Aralarında Dostoyevski’nin de bulunduğu 21 kişinin kurşuna dizilmesine karar verilir. Yaşadığı korku dolu anlar belleğinde silinmez izler bırakır ve bu izler sonraki yapıtlarının sayfaları arasında sık sık dolaşır.
Dostoyevski’nin ölüm cezası, Sibirya’nın Omsk bölgesinde dört yıl ağır hapse ve er rütbesiyle dört yıl askerlik hizmetine çevrilir.
Hapishaneye sokulmasına izin verilen tek kitap, Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen 27 kitapçıktan oluşan ‘Yeni Ahit’tir. Dostoyevski bu kitabı sürekli okumaya başlar. Hapishane yaşamının acılarını dindirmesine yarayan bu kitap, aynı zamanda İsa’ya yeni bir inançla bağlanmasına ve onu günahkârları yaşama döndürebilecek tek güç olarak görmesine yol açar. Hapishane yaşamı, ona horlanan ve ezilen insanları daha yakından inceleme olanağı sağlayan zengin bir malzeme kaynağı olur.
Eserlerinde insanların iç dünyalarına odaklanarak karanlık yanlarını ve suçla olan ilişkilerini ele alır. Gerçek ve kabul edilebilir bir dünyada, kendi ortamından kopmuş insanın ruhsal durumu artık onun temel kaynağı olur.
Edebiyat ve sinema başta olmak üzere birçok sanat dalını etkileyen Dostoyevski, 9 Şubat 1881’de Rusya’nın St. Petersburg şehrinde yaşamını yitirir.
‘Karamazov Kardeşler’ kitabının 1958 yılında ABD’de filmi yapılmıştır. Özgün adı ‘The Brothers Karamazov’ olan film, Türkiye’de 1970’li yıllarda TRT’de, 2007’de ise Business Channel’da gösterilmiştir.
Kitap iki cilt ve dört bölümden oluşmaktadır.
Bölümler de kendi içinde toplam 12 kitap bölümünden oluşur.
Birinci cilt iki bölüm ve 7 kitaptan, ikinci cilt ise iki bölüm ve 5 kitaptan oluşmaktadır.
Kitap “Son Söz” bölümüyle biter.
Kitabın çok kısaca özetini şöyle yazabilirim:
Çıkarcı ve şehvet düşkünü bir baba olan Fyodor Pavloviç Karamazov’un dört erkek çocuğu vardır ve hepsi birbirinden farklı karakterdedir. Dört çocuğun da sevgi, nefret, günah ve tutkuları çerçevesinde süren bir inanç arayışı ve tanrıya ulaşma çabası vardır. Farklı annelerden olan bu erkek çocukların hiçbiri babalarını sevmez, hatta ondan nefret ederler ve bu uğurda bir cinayet işlenir. Büyük oğlu Dimitri, subaylık yapmış bir adamdır ve babası gibi şehvet düşkünüdür. Parasız gezer, borç içindedir. Yıllardır annesinden kalan mirası almak için mücadele eder. Hatta Dimitri sürekli babasını öldürmek istediğini söyler. İkinci oğlu Ivan daha içine kapanık, çekingen ve somurtkan biridir. İyi bir eğitim almıştır, entelektüeldir ve ateisttir. Üniversite öğrenimine devam ederken bir yandan da dergi ve gazetelerde yazarlık yapar. Üçüncü oğlu Alyoşa ise tam tersine çok dindardır ve papazlık yapar. En küçük kardeş Smerdyakov ise babasının evinde uşaklık yapmaktadır. Üçü de birbirinden farklıdır ancak hiçbiri babalarını sevmez. Roman bir aile trajedisidir. Bir ahlaki çöküşü anlatırken aslında insan doğası ve toplumun doğası arasındaki gerilimleri de ele alır.
Tanrı inancı, insan doğası, ahlak ve adalet duygusu gibi temalar ‘Karamazov Kardeşler’ romanında baskın olarak işlenmiştir. Kitapta ayrıca aile yapısının önemi, çocukluk travmalarının sonuçları, toplumsal değişim gibi konular da yer alır.
Aşağıda, kitaptan bir alıntıda okunduğu gibi:
“Zaten ağabeyciğinizin ellerini öperek ona, ‘Babacığımı bağışlayın, babacığımı bağışlayın!’ diye bağırdığı vakit neler çekmiştir, bir ben bilirim bir Allah. Çocuklarımız, yani sizinkiler değil, bizim hor görülenlerin ama yüksek duygulu fakirlerin çocukları, dünyanın ne olduğunu daha dokuz yaşındayken öğrenir. Zenginler nereden bilir bunu; onlar öyle bir derinliğe ömürleri boyunca inemez. Benim Ilyuşka’m ise orada, meydanda, ağabeyinizin elini öperken gerçeğin ne olduğunu kavradı da en derin yerine indi. O gerçek, çocuğumun ta yüreğine işlemiş, ruhunda ömrünün sonuna kadar kapanmayacak bir yara açmıştır.”
Romanda insan doğasının derinliklerindeki karmaşıklığı ve çatışmayı anlatırken psikolojik, felsefi ve ahlaki derinlikli tasvirler yapılır.
“Hava temizmiş… Oysa bizim konakta hava gerçekten temiz değildir – hem de her anlamda…”
Dostoyevski’nin kitabında anlatılan Karamazov aile fertlerinin isimleri, okumamın başlarında kafamı çok karıştırdı ve okurken notlar almaya başladım. Bu nedenle siz okurlarıma kolaylık olsun diye karakterleri kısaca tanıtmak isterim…
Fyodor Pavloviç Karamazov: Karamazov ailesinin babası. Alyoşa, Dmitri, Ivan ve Smerdyakov’un babası.
Dmitri Fyodoroviç Karamazov: En büyük oğul. (Yazar kitapta Dmitri için şu isimleri de kullanır: Mitka, Mitya, Mitenka, Mitri Fyodoroviç.)
Ivan Fyodoroviç Karamazov: İkinci oğul. (Yazar kitapta Ivan için şu isimleri de kullanır: Vanya, Vanka, Vaneçka.)
Aleksey Fyodoroviç Karamazov: Üçüncü oğul. (Yazar kitapta Aleksey için şu isimleri de kullanır: Alyoşa, Alyoşka, Alyoşenka, Alyoşeçka, Alkseyçik, Lyoşa, Lyoshenka.)
Pavel Fyodoroviç Smerdyakov: Fyodor Pavloviç Karamazov’un Lizaveta’dan doğan oğludur ve babasının yanında hizmetçi olarak çalışır.
Dört erkek çocukta gördüğümüz “Fyodor” ismi babanın adıdır, “-oviç” eki ise “oğlu” anlamına gelir. Örneğin “Fyodor Pavloviç” veya “Dmitri Fyodoroviç”. Bu durumlarda ikinci adlar neredeyse her zaman karakterin babasının adını ifade eder. Sonuç olarak Karamazov kardeşlerin hepsinin ikinci adı “Fyodoroviç”tir; bu da kelimenin tam anlamıyla “Fyodor’un oğlu” demektir. (Kızlarda ise “-ova” eki kullanılır.)
Birçok karakterin birden fazla takma adı vardır. Aleksey Karamazov roman boyunca “Alyoşa” olarak, Dmitri Karamazov ise sık sık “Mitka” olarak anılır.
Kitap okumalarım bittiğinde karakter yapılarına baktığımda, aldığım notları ve bende bıraktıkları izleri şöyle özetleyebilirim:
Fyodor Pavloviç Karamazov: Kaba, bayağı, açgözlü ve şehvet düşkünü birisidir. İhanet ettiği, incittiği kişileri hiç düşünmez; hatta onları üzmekten büyük bir haz alır. Hemen herkes tarafından nefret edilir. Çocuklarına karşı hiçbir sevgisi yoktur, hatta hangisinin hangi anneye ait olduğunu bile unutur. Hayattaki tek amacı para kazanmaktır. İçki ve kadınlara düşkündür. Baba Fyodor ve büyük oğlu Dmitri, Gruşenka adında bir Rus güzele âşıktır ve aralarında bitmeyen bir gerginlik yaşanır. Romanın ortalarında Fyodor, hizmetçisi ve oğlu Smerdyakov tarafından öldürülür. Cinayet başlangıçta Dmitri’ye yüklenir. Fyodor’un ölümüne çok az kişi üzülür.
Dmitri Fyodoroviç Karamazov: Tutkulu ve ölçüsüz bir kişiliktedir. Nişanlısı Katerina’ya olan ilgisini kaybedip Gruşenka’ya delicesine âşık olur. Tutkulu, dik başlı ve pervasızdır. Fyodor Pavloviç’in cinayetinden tutuklanır. Suçtan masum olmasına rağmen hapishanede manevi bir dönüşüm geçirir. Dmitri’nin kurtuluşu, romanın insan doğası hakkındaki iyimser sonucunu temsil eder.
Ivan Fyodoroviç Karamazov: Parlak bir öğrenci, keskin bir analitik zekâya sahip bir entelektüeldir. Haksız insan acısının, özellikle çocukların çektiği acıların, sevgi dolu bir tanrı fikriyle bağdaşmadığına inanır. Ateistlik ve tanrıya öfke arasında gidip gelir. Ruhun ölümsüzlüğüne inanmaz; bu nedenle iyi ve kötünün sahte kategoriler olduğunu savunur. Ancak insan acısına olan ilgisi onu tanrıyı sorgulamaya iter. Smerdyakov’un babasını öldürmesinden sonra Ivan’ın inanç krizi derinleşir ve sonunda ruhsal çöküntü yaşar.
Aleksey Fyodoroviç Karamazov (Alyoşa): Nazik, kibar, sevgi dolu ve bilgedir. Tanrıya karşı doğal bir inancı vardır. Yirmili yaşlarında, manastıra bağlı bir gençtir ve ihtiyar Zosima’nın öğrencisidir. İnsan sevgisi kişiliğinin temelidir. Alyoşa, romanın ahlaki merkezini oluşturur; çünkü Dostoyevski’nin doğru bulduğu yaşam biçimini temsil eder. Roman, Alyoşa’nın inancı ve sevgisiyle sonlanır.
Pavel Fyodoroviç Smerdyakov: Lizaveta ve Fyodor Pavloviç Karamazov’un oğludur. Grigory ve eşi Marfa tarafından büyütülür. Epilepsi hastasıdır, bazen açıkça kötü niyetli davranır.
Agrafena Aleksandrovna Svetlov (Gruşenka): Tipik bir Rus güzeli, cesur ve çapkın bir kadındır. Fyodor Pavloviç ile Dmitri arasındaki düşmanlığın çoğunun kaynağıdır.
Katerina Ivanovna Verkhovtsev: Bir askeri yüzbaşının kızı ve Dmitri Karamazov’un nişanlısıdır. Dmitri’nin Gruşenka’ya âşık olmasından sonra terk edilir. Daha sonra Ivan’a âşık olur, ancak ikisi de duygularını açıkça ifade edemez.
Uzun bir zaman sonra kitap okumam bitiyor. Zihnim yorgun ve dağınık! Yazımın başında kitap kapağı resimlerinin düşüncelerim üzerindeki etkisini, dünü ve bugünü düşündürdüğünü söylemiştim. Şimdi kitap içeriğini düşünmeye başlıyorum.
“Değişen ne var?” diyorum kendime. Hiç.
Dostoyevski yine sorgulatıyor hayatı, hayatlarımızı:
Çocuk, genç, çalışan, çalışamayan, çalışmak isteyip de iş bulamayan; kadın, erkek, fakir, zengin; ahlaklı, ahlaksız; siyaset, din, iyilik, kötülük… Her ne varsa.
Ivan evrende olup biten her şey için rasyonel bir açıklama talep eder. Bunu talep etmesi yanlış olabilir mi? Ben de her şeyin akılcı, ussal bir açıklamasını beklerim.
Ivan’ın da düşündüğü Epikür Paradoksu’ndan bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu ussal yaklaşımlarıyla Dostoyevski’ye 145 yıl sonra “Haklısın” dedirtiyor.
Epikür Paradoksu kısaca şöyledir:
“Eğer bir tanrı her şeyi biliyorsa ve sınırsız güce sahipse, o zaman tüm kötülükleri de bilir ve onlara son verme gücüne sahiptir. Ama eğer onları sona erdirmiyorsa tamamen iyiliksever değildir. Eğer bir tanrı sınırsız güce sahipse ve tamamen iyiyse kötülüğü söndürme gücüne de sahiptir ve onu söndürmek ister.”
Yani Dostoyevski yalnızca edebi bir roman yazmamıştır. İnsan beynini kemiren derin felsefi soruları kendine sorarken okurunun da kendine sormasını sağlar. Bu sorulara cevap aratır.
Çok sorgulamaların sonunda, o zeki, analitik düşünen Ivan’ın çöküşü aracılığıyla yazarın Alyoşa’nın inanç ve sevgisini öne çıkararak romanı sonlandırması, okurun da farklı sorgulamalar yapmasını akla getirmez mi?
Sonuç olarak diyebilirim ki:
İnanç ve sevgiyle sonlanan, iki yılda ağır bir dille yazılmış iki ciltlik, 1230 sayfalık ‘Karamazov Kardeşler’ romanında Dostoyevski, Rusya’nın ruhunu Karamazov ailesi üzerinden anlatırken insanlığı ilgilendiren evrensel temalara çok geniş açılardan parmak basmıştır.

